Sorun ve Çözüm
Yaşamdaki döngüyü ve dengeyi belirleyen nedensellik (neden-sonuç) ilkesidir. Bu ilke tıpkı yerçekimi gibi gözle görülmez, ancak hayatın akışında var olan bir güçtür.
Bu güç, olumlu-olumsuz, iyi- kötü tüm hallerde belirleyicidir.
Dolayısıyla hayatı sarmaşık gibi sarmalayan sorunlar, sorumsuzluğun ve art niyetin bir türevidir. Bencilliğin ve ahlaki kötülüğün bir sonucudur.
Sorunların çözümü hataların fark edilmesine bağlıdır. Hataları fark etmek için insanın öncelikle kendini tanıması gerekir. Zira kendini tanımayan insanın çözüm olması, çözüm üretmesi zordur.
Kendini gerçek manada tanıyan insanın farkındalığı gelişir. Bilinci artar. Vicdanı uyanık olur. İnsaflı davranır. "Önce ben ve sadece ben" diyen inatlardan ve tutumlardan uzaklaşır. Diğerkâmlığın yurduna adım atar. O yurda üye olur. Üyelik gereği başkalarını da kendisi gibi görür. O üyeliğin zorunlu yükümlülüklerini yerine getirmeye çaba gösterir. Öz iradesiyle eksiklikleri tamamlayabilecek bir çaba içine girer.
O, artık sorun değil, çözüm olur, çözüm üretir..
Gerçekçi edebiyatın en büyük temsilcilerinden olduğu kadar, bir filozof ve bir eğitimci olarak da ünlenen yazar-düşünür Tolstoy (1828-1910), küresel anlamda bir sanat ve fikir adamıdır.
İnsanın iyi ya da kötü olarak tanımlamasına karşı çıkan ünlü yazar, Diriliş adlı romanında insanı şöyle tanımlıyor: ''İnsanlar ırmaklar gibidir. Su hep aynıdır ama ırmak kimi yerde dar, kimi yerde daha geniş olur. Bir yerde ağır akar, bir yerde hızlı. Suyu bazen durudur, bazen bulanık, bazen soğuk, bazen sıcaktır. İşte insanlar da böyledir. Her insan kendisinde bütün insancil niteliklerin ya da kusurların özünü taşır. Ne var ki, herhangi bir durumda bunlardan biri ya da öteki kendini gösterir. İnsan hep aynı kişi olmasına karşın, bazen kendini tanımayacak kadar farklı davranışlarda bulunabilir.''
İnsanın değişken ruh halleri içinde erdem ve anlayışın devreye girebilmesi için her türlü korkunun, kibrin, üstünlüğün ve dahi bencilliğin dizginlenmesi ve yenilmesi gerekir.
Aziz Pavlus'un yazdığı üzere ''Rab bize korku ruhunu değil, sevgi ve özdenetim ruhunu bağışlamıştır.''
Gerçek sevgi ve özdenetim ruhunda, şefkat, merhamet, insaf, çözüm, vefa, yardımlaşma, koruma, kollama, sahip çıkma, sahiplenme, değer verme, paylaşma.... gibi erdemler vardır.
Çünkü sevgi (sevmek) salt bir duygu değil. Özdenetim ruhuna sahip bir eylem ve yaşam biçimidir. Seven kişi kendi içinde sağladığı tutarlı kişilik ve özgüvenle, ilişkierinde insana değer verir, yaşama hizmet eder. Hayata gülümser. Her türlü kibir ve üstünlüğü yener. Başkalarını da kendisi gibi görür. Sağlıklı ve güvenli toplum için çaba sarf eder.
Çünkü o kendisini tanımıştır. O kendisi olabilmenin iç huzurunu yakalamıştır.
Günün sonunda ektiğimizi biçeceğimize göre, herkese daha çok kendisi olabilecek sağlıklı yarınlar dilerim.
Yusuf Beğtaş