Aynı Düzlemde Siyaset Yapmak

Veysi ERKEN

Not: Değerli dostlar bu yazı 1999 yılında yayınlanmış idi. O zaman MHP, CHP zihniyetine eklemlendirilmiş idi. 2002 yılında akıbetleri belli oldu. Daha sonra ibret aldıklarını düşünüyorum. Ancak ibret almayanlar veya gerçekten bir yerin görevlisi olanlar yine aynı zihniyete eklemlendirildiler. CHP zihniyetinin parçası haline dönüştüler. Bu yazıyı ibret alsınlar diye tekrar yayınlıyorum.

Özellikle CHP zihniyetine yamanan ve Meralin etrafında kümelendirilen arkadaşlara söyleyeceğim şudur. Bilesiniz ki, CHP zihniyetinden hayır gelmez ve sizlerin sonu 2002’deki akıbet gibi olacaktır. Tavsiyem titreyip hak ve hakikate dönmenizdir. Hayırlı okumalar.

İlkeleri ve idealleri farklı olanlar aynı düzlemde siyaset yapabilir mi?

Bu soruya evet cevabını vermek zor olsa gerek.

Tabi ki, akıl sahiplerinin ağırlıkta olduğu siyaset sahneleri için cevap geçerlidir.

Her türlü menfaatin kutsandığı, koltukların vazgeçilmez telakki edildiği ve var zannedilen ülkülerin terk edildiği zamanlarda ve zeminlerde farklı zihin yapılarına sahip oldukları zannedilen fertler ve güruhlar aynı düzlemde siyaset yapabilirler. Zira ülküler ve gayeler aynı olduğu halde kendilerini farklı imiş gibi kitlelere takdim etmiş ve böylece halkı aldatmışlardır düzlemciler.

Dayatmaların gırla gittiği, çiğnenmez, çiğnetilmez zannedilen mukaddeslerin paspas edildiği ortamlarda bazılarının feşmekancalarla aynı düzlemde siyaset yapıyoruz demelerinden tabii ne olabilir? Bizce tutumlar aleladedir.

Hayalleri sönenlerin hala kuyruk haline dönüşmüş olanlardan medet ummalarını yadırgıyorum. Biz değişmedik, biz zaten bu idik, şimdiye kadar sizi aldatıyorduk demelerine rağmen yahu bunlara süre tanıyalım düzelecekler ve yaptıkları yanlışlıkları düzeltecekler diyenlerin hamakatı büyük olsa gerek.

Biz değişmedik diyenleri ben gayet iyi anlıyorum. Gerçekten onlar değişmedi. Zira yıllardır mukaddes değerleri yaşamıyorlardı ve yaşayanlara karşı sempatileri yoktu. Ben şahsen ülküsüzleştirilmiş kuru bir kalabalığa dönüştürülmüş bu insanların çoğunu tanıyorum. Kendi iradelerini kullanma cesaretini gösterebilmiş olsalardı dini hayatı yok etmeye çalışanlarla aynı düzlemde buluşmazlardı. Ama ülküsüzleştikleri ve ülküsüzleştirildikleri için lüzumsuzlarla aynı düzlemde buluşmalarını tabii karşılıyorum.

“Arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim” atasözünden hareket ettiğimizde aynı düzlemde siyaset yapabilme noktasına gelmiş olanların birbirlerinden farklı olmadığına hükmetmek mübalağa olmasa gerek. Ne de olsa “atın yanında duran ya huyundan, ya da tüyünden” nasibini alırmış.

Aynı düzlemde buluşabildiklerine göre arkadaş olmuşlar ve huyları aynileşmiştir.

Bu durum bir gerçektir.

Nereden anlıyoruz?

Gayet basit; “halka rağmen, halk için” olduğu ileri sürülen icraatlardan. Düşük ücret dayatması, boğazdaki aşirete yapılan kıyaklar, yalanlar, talanlar bunu göstermiyor mu? Hele hele halkın reddettiği ve benimsemediği olmayan sosyal güvenlik konusundaki akıl dışı dayatmalar birer bariz delil değil mi?

“Hazımsız”ın tavırlarını alkışlamak ve icraatlarına ortak olmak huydan ve tüyden nasiplenmenin göstergeleri değil mi?

Ayaklar başa tabidir ifadesini doğrulatmak için ayaklar başın mukaddesat düşmanlarıyla aynı düzlemde buluşmasının tevili ile uğraşmakta ve günü kurtarmaya çalışmaktadır.

Bu durum nereye kadar devam eder.

Bence felaketlerle, yokluklarla, pahalılıkla sınanan toplumun ibret alamayışı sebebiyle yıkılışa ve yok oluşa kadar.

Allah encamımızı hayr eyleye ve bizi aynı düzlemde buluşanlardan kurtara.

Vesselam. 13.08.1999