Üçüncü Sayfa Kabusundan Uyanmak: Medyanın Karanlık Yüzü ve Toplumsal Ruh Sağlığını Tetikliyor
Üçüncü Sayfa Kabusu: Medyanın Karanlık Yüzü ve Toplumsal Ruh Sağlığımız
Televizyon ekranları kararıyor, gazete sayfaları mürekkeple değil, adeta kan ve gözyaşıyla doluyor. Her gün aynı dehşet verici senaryolarla karşılaşıyoruz: cinayetler, dolandırıcılık vakaları, bitmek bilmeyen trafik kazaları... Üçüncü sayfaların acımasızlığı, sadece olayların mağdurlarını değil, tüm toplumu derinden sarsıyor. Aldatma, zorbalık, taciz ve tecavüz gibi insanlık onurunu ayaklar altına alan olayların sansasyonel bir dille sunulması, var olan travmaları tetikliyor, umutsuzluğu körüklüyor.
Kovalamacalar, silah sesleri, acı çeken insanların görüntüleri... Medyanın bu karanlık yüzü, birçoğumuz için artık dayanılmaz bir hal aldı. Sürekli şiddete ve olumsuzluğa maruz kalmak, kaygı bozukluklarını tetikliyor, empati duygumuzu köreltiyor, hatta toplumsal bir travmaya dönüşüyor. Sabah kahvaltısında okuduğumuz gazete, akşam yemeğinde izlediğimiz televizyon haberleri, adeta birer karabasan senaryosu sunuyor.
Peki, bu gidişata "dur" diyecek kimse yok mu? Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve benzeri denetleyici kurumların asli görevi, yayınların toplumsal değerlere, etik ilkelere ve özellikle çocukların ve gençlerin psikolojik gelişimine zarar vermeyecek şekilde yapılmasını sağlamaktır. Ancak, üçüncü sayfa haberlerinin bu denli yoğun ve travmatik bir şekilde sunulması, bu kurumların denetim mekanizmalarının yetersiz kaldığına işaret ediyor.
Yetkililerin bu konuda çok daha hassas davranması, sadece yasal düzenlemelerle değil, aynı zamanda medya kuruluşlarıyla iş birliği içinde etik ilkelerin benimsenmesi ve uygulanması konusunda aktif rol oynaması gerekmektedir. Haber verme özgürlüğü elbette ki vazgeçilmez bir haktır. Ancak, bu özgürlük başkalarının ruh sağlığını hiçe sayarak, şiddeti normalleştirerek veya travmaları tetikleyerek kullanılamaz.
Unutulmamalıdır ki, medya sadece olanı biteni aktaran bir araç değildir. Aynı zamanda toplumsal algıyı şekillendiren, değerleri ve normları inşa eden güçlü bir aktördür. Bu nedenle, medyanın sorumluluğu büyüktür. Üçüncü sayfa haberlerinin sunuluş biçimi, kullanılan dil, seçilen görüntüler büyük bir özen gerektirmelidir. Mağdurların hakları korunmalı, travmaları derinleştirecek yayınlardan kaçınılmalı, şiddeti özendirici veya normalleştirici bir dil kullanılmamalıdır.
Artık üçüncü sayfa kâbusundan uyanma zamanı gelmiştir. Medya kuruluşları, yetkililer ve toplum olarak hep birlikte hareket ederek, daha sorumlu, daha duyarlı ve daha yapıcı bir yayıncılık anlayışını hayata geçirmeliyiz. Unutmayalım ki, sağlıklı bir toplum ancak ruh sağlığı yerinde bireylerle mümkündür. Ve medyanın bu süreçteki rolü hayati önem taşımaktadır.