İYİ BAYRAMLAR

Geleneksel yaklaşımların parçalara ayrıldığı ve egonun yaptığı her şeye karşılık olarak devamlı hayatla pazarlık ettiği bir zamanda yaşıyoruz. Kalemiz olduğunu düşündüğümüz yer, bir anda kuma dönüşebilmektedir.

Ancak ne olursa olsun. Her insan belli imkân ve yeteneklerle dünyaya gelir. Bize bağışlanan imkânları ve yetenekleri dolapta saklı tutmadan hayata vermek için geldiğimiz şeyi vermemiz gerektiğini devamlı akılda tutmalıyız. Çünkü iyiliğin özü, içsel pazarlıklı duyguları aşarak yetenek ve imkânlarımızı başkalarının yararına kullanabilmektir.

Bilinmelidir ki, toplumsal yaşamda huzur kuvvetten ve servetten değil, adalet ve yardımlaşmalardan doğmaktadır.

Çünkü hayat bir seferdir. Bir yolculuktur. Bu yolculukta aşikâr olan bir şey varsa, o da noksanlıktır, eksikliktir. Bu noksanlık ve eksiklik kısa süre içinde bir susuzluğa dönüşür.

Onun için, susuzluğumuzu gidermek için yürümeye başlarız.

Bu nedenle koşarız. Bu nedenle ileri gideriz. Bu nedenle düşer kalkarız. Bu nedenle debeleniriz. Bu nedenle çelişkiler yaşarız. Bu nedenle ibadet ederiz.

Aslında her şeyi o susuzluğu gidermek için yapıyoruz. Aslında her şey kaynağa kavuşmak içindir. Kısacası kaynağı arıyoruz.

O kaynak Rab’dır. O kaynak SEVGİDİR.

Sevgi, her şeyin büyüyüp gelişmesini sağlayan güçtür.

Onun için dini bayramlar kaynağa ulaşma bağlamında, yapılması gereken belli bazı ibadetlerin ifası demektir. İnsan bu günlerde noksan olduğunu, toplumsal görevlerini, noksanlığın tamamlanması gerektiğini bir defa daha hatırlar. Gönül zenginliğinden gelen manevileşme duyguları artar. Tamamlayıcı anlayış hayat bulur. Paylaşıldıkça çoğalan ve büyüyen sevginin en büyük hazine olduğu ortaya çıkar.

Onun için bayram sevinçtir. Bayram hatırlamaktır. Bayram paylaşmaktır. Bayram gönülleri ziyaret etmektir. Bayram vefadır. Bayram vicdandır.

Vicdan, hem özel, hem toplumsal, hem de evrensel olanla bağlantı kurmamızı sağlar.

Çünkü herkesin hayatta kendine özgü bir işi ve misyonu vardır; herkes, tamamlanması gereken somut bir görevi yerine getirmek zorundadır. Bu çerçevede kimsenin yerine başka biri konulamaz ve hiçbir yaşam tekrarlanmaz. Bu bakımdan herkesin görevi, onu gerçekleştirmek için eline geçen özgül fırsat gibi, benzersizdir.

Bu benzersizlik, sevmek, yaşamak, yaşatmak, öğrenmek, gelişmek, geliştirmek, sorumlu davranmak, ardından da insani anlamda onur ve miras bırakmak demektir.

Bu benzersizliğin içinde, toplumun ve herkesin ortak yararı için verilmiş olan bazı yetenekleri, imkânları, armağanları keşfetmek, tanımak ve kullanmak, toplumsal yaşamı zenginleştirir. Toplumsal yaşamı dengede tutar.

Bu denge, bencil olmayan, anlayış gösteren, sevginin gereklerini yerine getiren esnek bir tutumla şekillenir.

Onun için diyorum ki, hayatın eksik ve tatsız yanları sevgi ile dolsun.

Dolsun ki, sosyal farkındalık ve olgunluk gelişsin.

Gelişsin ki, yaşam sever yaklaşımlar hayat bulsun.

Hayat bulsun ki, daha çok sorumlu davranmaya sevk etsin. Özgünlük ve özgürlük güçlensin. Önyargılar ve olumsuz koşullanmalar yok olsun.

Çünkü hayat, insanlık ve manayla; sorumluluk vefa ve hazla; gönüller de muhabbetle dolunca, her şeyin anlamı ortaya çıkmaktadır.

Çünkü insanlık, soğuk ve karanlık boşluklarda değil, insanın içinden geçen yolun aydınlığındadır, yolun akışındadır, yolun genişliğindedir, yolun temizliğindedir.

Bu düşüncelerle, değerli Mardin halkı başta olmak üzere, bütün İslam Aleminin Kurban Bayramını içtenlikle kutluyorum.

Hayırlara ve yaşamın zenginliğine vesile olsun.

Saygılarımla

Yusuf Beğtaş

Süryani Dili-Kültürü ve Edebiyatı Derneği Başkanı