Bu yalan dünyada her şey sonlu. Buluşmalar, kavuşmalar ve muhabbetlerinde bir sonu var gerçeğini bir kez daha yaşıyorduk. Evet, Ankara’ya karanlık çökmeye başlamıştı ve ayrılık vakti gelip çatmıştı. Lokantadan çıkarken Doktor Nihat Özkan’ın Bizi önden buyurması onun zarif ve narin bir kişilik davranışıydı. Malik Özkan, Dostum Mehmet Çelik ve beni kendi arabasıyla götürecekti. Doktor Nihat bizi arabaya bindirip yolcu ederken o hala arabanın uzaklaşmasını bekliyordu.
Malik Arkadaş önce beni Balgat’taki arabamın yanına bırakacak oradan da Mehmet Çelik kardeşimi Gölbaşına götürecekti
Dostum, kardeşim Mehmet Çelikten ayrıldıktan sonra arabama bindiğimde binlerce düşünce zihin dünyamda resmigeçit yapmaya başladı. Âdeta iç seslerimle kendimle konuşur gibi mırıldanıyor ve şöyle diyordum;
Kent Tarihçilerin kaydetmedikleri bazı şahsiyetler vefat ettikten sonra bile, sevdiklerinin yüreğinde unutulmaz güzelliklerle dolu hatıralar bırakır. Hemen belirteyim ki “Şehirler, içinde yaşayan insanlarla güzelleşir” Şehirlerin, kentin güzelliğinin yanı sıra acı-tatlı hikâyeleriyle birlikte yaşamış ve yaşı kemale ermiş şahsiyetleriyle varlık bulmaktadır.
Akşam bütün karanlığıyla başkentin üstünü kaplıyordu ve benim canım eve gitmek istemiyordu. On yıllarca önce hep duygulu anlarda gittiğim ve Ankara’yı kuşbakışı gören Keklik Semtindeki bir tepeye arabamla çıktım. Ankara, ışıl ışıldı ve ben derin düşüncelere dalmıştım.
Nihat Özkan’ın sevimli, içten cana yakın siması gözümün önüne gelirken aklıma 3 Yıldır üzerinde çalıştığım GURBETTEKİ GÜNEYDOĞULULAR başlıklı araştırma çalışmam geldi.
Mazlum ve mağdur güzel insanların filizlendiği bu coğrafyadan Ülkenin başka kentlerine Aş, iş için göç etmiş insanlar ve onların metropollerde büyüyen çocukları geldi.
Aslında Güneydoğu coğrafyasının insanları olarak bizler sözlü kültür toplumuyuz. İçinde yaşadığımız HIZ ve HAZ çağında coğrafyamızın kültürünü nasıl muhafaza ederiz bilemiyorum fakat güzel insanlarımızla ilgili hatıratlar bir şekilde mutlaka belgelenmelidir. Evet, “Şehirler biraz da insan hikâyeleridir.
Eğer insana dair hikâyeler, şehrin mekânlarıyla buluşamamışsa, o kenti kaba ve fiziki imkânlarıyla anmak veya anlatmak fazla bir anlam ifade etmez. Çünkü kentler, içinde yaşayan güzel insanlar ile hayat bularak güzelleşir.
Tabi ki bizi çok etkileyen, asla unutmadığımız ve unutamayacağımız insanlar olmuştur. Ancak, yaşama telaşı, geçim, gelecek endişesi derken hayatımızdan gelip geçen çoğu insana yeterince bakmayız, onlara zaman ayırmayız
Bir kez daha yüreğimi yakan 2 ana temel ilkemi hatırladım
1-Nihat Özkan gibi Güneydoğu coğrafyasından büyük kentlere göç etmiş başarılı insanlarımızı anlatmak, genelde Ülkeye, özelde, Bölgemizin yeni nesillerine bu tür insanları tanıtmak tarihi bir görevdir
2-Söz uçar yazı kalır gerçeği ışığında bir topluluk ancak içinden çıkan değerlere sahip çıktıkça gelişir. Güzel insanların hayat öyküleri yazılı birer belge halinde topluma hizmet noktasında birinci elden kaynak haline getirilmelidir. Zira Kent sosyolojisi bu güne kadar hep o özel insanların hatırat, eylem, söylem, davranış ve bakış açılarından meydana gelir. Bu bağlamda Güzel insanların hayat öyküleri yazılı birer belge halinde topluma hizmet noktasında birinci elden kaynak haline getirilmelidir. Çünkü kentlerin Tarihi, sosyal, kültürel iktisadi, antropolojik, folklorik, tipolojik, psikolojik vesaire bütün tahlilleri, ancak bu belgeler üzerinden yapılırsa sağlıklı bir çalışma meydana getirilebilir. Böylesi bir hizmet ise o kent üzerinde inceleme ve dolayısıyla araştırma yapacaklar için değeri yüksek kaynaklar olacaktır.
Doktor Nihat Özkan gibi coğrafyamızın güzel insanları, Yiğitliği, Duruşlarından, Mertliklerini Hoşgörülerinden, Delikanlılığını Efendiliğinden alır.
Nihat Özkan gibi güzel insanların nesli gittikçe azalıyor ve bugün ülkemizin sokaklarında meçhul kalabalıklar var.
Yüzler birbirini tanımıyor, İnsanlar selamlaşmıyor.
Bu ülkede bir şeyler kaybolmuş.
Birbirini kıskanmayan, gönül kapılarını kapatmayan, düşene el uzatan, garibanın imdadına koşan insanlar nereye gittiler?
“Eğer tarih boyu biz araştırmacı yazarlar olarak her değerimizi yazarak gelecek nesillere aktarsaydık, bu konuda bölgemizin çok zengin bir tarihi olurdu.
Kötü insan tecrübe,
Yanlış insan ders,
Mükemmel insan iz bırakır, derler atalarımız, ne de güzel söylerler.
Evet, Zordur özel insanları’ anlamak, davranışlarının nedenine inmek, ruhsal yapısını çözümlemeye çalışmak…
Kişi iç dünyasında nereye kadar geçiş izni verirse, biz o kadarını görürüz.
DEVAM EDECEK…