Asrımızda İslam dünyasının üç eksiği veya ihtiyacı
Dr. Mehmet Zeki Uyanık
İki asırdır İslam dünyası’nın şehir ve ülkeleri zulme ve sömürgeciliğe maruz kalmaktadır. İslam dünyasını ve dünyayı yöneten Osmanlı, 19. ve 20 yüzyılda sanayiye, 21. yüzyılda teknolojiye ayak uyduramayınca batı karşısında zayıfladı. Bu zayıflık, peşinden ekonomik sıkıntıyı getirdi ve Osmanlı bundan dolayı ciddi anlamda yara aldı.
Fransız ihtilali ile dünyaya yayılan milliyetçilik akımı ile de ümmet-i İslam, soylara, kabilelere, ırklara ayrılarak birliğini ve kardeşliğini kaybederek kurtlara yem oldu. Maalesef bunun getirdiği netice ile İslam coğrafyası kan ve barut kokusundan, kargaşa ve savaştan geçilmeyen, yeraltı ve yerüstü kaynakları sömürülmüş, toprakları işgal edilmiş bir coğrafyaya dönüşmüştür.
19. ve 20 Yüzyılda bütün İslam coğrafyası, 21. yüzyılda başta Bosna, Irak, Afganistan, Filistin, Arakan, Libya… Ve daha nice İslam Şehir ve ülkeleri esareti ve zulmü yaşadı, halen yaşamaya devam edenler de var. Bu şehir ve ülkelerde olan zulmü ve haksızlığı protesto etme adına İslam ülkeleri her daim sokaklara dökülür. Kardeşlerine sahip çıkma ve yanlarında olma adına Müslümanlar açıklamalar yapar.
Bütün bunlar olması gerekenler olmakla birlikte, sorunu çözmeye ya da İslam ülkelerini ve Müslümanları bu sıkıntıdan kurtarmaya yetmemektedir. Onun için artık yarayı pansuman değil ameliyat etmek gerekir. Cerrahi müdahale için de hastalığı teşhis etmek gerekir.
Bu bağlamda kanaatimce İslam topraklarındaki bu olumsuzlukların birçok sebebi söz konusu olmakla birlikte şu üç eksiğimiz veya ihtiyacımız ana sebebi teşkil etmektedir.
1. İslam birliği veya bir başka ifade ile ümmet bilinci
İslam dünyasının asrımızda en büyük ve en acil ihtiyaçlarından birisi, birlik ve kardeşlik bilincidir. Ve bu ihtiyaç sadece sözde veya kağıt üzerinde değil. Bilakis söz ve eylem birliği içerisinde hiçbir ırkın, mezhebin, düşüncenin öne çıkmadığı ya da tefrikaya sebebiyet vermediği bir anlayış içerisinde olmalıdır.
Bugün Alem-i İslam’ın yaşadığı işgal, zulüm, acı ve sömürülmenin temelinde bu eksiklik yatmaktadır.
Hristiyan batı dünyası, Avrupa Birliği ile sınırlarını kaldırmış, neredeyse tek devlet olmuştur. Bunun yanında adını koymasa da Hristiyan birliğini oluşturma adına ekonomik olarak Müslüman Türkiye’den çok daha zayıf olan Hristiyan Bulgaristan, Polonya Romanya gibi devletleri bu birliğe almıştır. Dahası dindaşları Yunanistan’ı iflastan kurtarmak için maddi destek vermiştir.
Hristiyan batı dünyası bunu yapıyor. Ancak biz maalesef bölündükçe bölünüyoruz. O kadar birbirimizden uzaklaştık ki dini bayramlarımızı bile ortak yapamıyoruz.
Dolayısıyla İslam ülkelerini sömürgecilerden, zalimlerden ve zulümden kurtarmak için Müslüman’ın ekmek su kadar Ümmet bilincine, İslam birliğine ihtiyacı vardır.
2. Teknoloji
Teknoloji; akıl, bilgi ve bilim demektir. Bu üçlü ise güç demektir. Bu güce sahip olan dünyayı yönetmektedir. Maalesef bugün İslam ülkeleri bu teknolojiye ve güce sahip olmadıklarından ya da istenilen şekilde sahip olmadığından bunca zilleti yaşamaktadır.
Bu zillet ve zulümden kurtulmanın yolu da bu üçlüyü harmanlayacak bir eğitimdir. Tabi sadece kâğıt üzerinde bir eğitim ve sistem değil gerçekten de sitemli ve verimli bir eğitimle olmalıdır.
3. Güçlü Ekonomi
Birlik ve Teknoloji önemli olduğu gibi aynı şekilde ayakta kalmak ve yıkılmamak dahası güçlüye yenilmemek için en az onun kadar maddi bir güce yani ekonomiye sahip olmak gerekir. Bugün dünyayı yön verenler ya da yönetenler, bunu sahip oldukları güçlü ekonomiye ve teknolojiye borçlular.
Tabi ki Alem-i İslam’ın bu üç husustan başka güven, çalışma, üretme… gibi eksiklikleri veya ihtiyaçları da vardır. Ancak ön plana çıkan temel ihtiyaç ve eksiklikler bunlardır.
Artık şapkamızı önümüze koyup ciddi anlamda düşünme ve özeleştiri yapma vaktidir. Zira bu ihtiyaç veya eksikler telafi edilmedikçe, İslam coğrafyasını yangın yerine çeviren, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömüren, çocukları yetim, kadınları dul, anneleri gözü yaşlı bırakan güçlerden kurtarmak üzülerek ifade edelim ki zordur. Bir zalimden kurtulsa da bu şekilde devam ederse diğeri gelir. Onun için bu üç temel ihtiyaç için ciddi çalışma yapmak gerekir.
Bunu Ümmet olarak başaramasak da bir veya birkaç İslam ülkesinin şahsi gayret ve çalışmaları ile başarabiliriz. Yani geçmişte Osmanlının yaptığı gibi bir devletin bu rolü alması gerekir. Bunu şuan yapabilecek yegâne ülke de şüphesiz bin yıldır Müslümanların bayraktarlığını yapan Türkiye’dir.
Zira nerde Müslüman’a zulüm orada yardıma koşan, her daim Müslümanların kucaklaşmasını savunan ve sağlayan Türkiye’dir. Aynı şekilde İslam ülkeleri içerisinde en güçlü ekonomiye ve teknolojiye de sahip olan yine Türkiye’dir.
Bundan olacak ki bütün oyunlar ve tuzaklar hep Türkiye’nin üzerine kurulmaktadır. Çünkü biliyorlar ki Türkiye Türkiye’den büyüktür.
O halde ülke ve millet olarak bizim yorulmaya, bıkmaya, tökezlemeye, ümitsizliğe düşmeye… Hakkımız yok. Çünkü ümmet-i İslam yangın yeri ve bizden yardım beklemektedir.
Selam ve dua ile…