Bu röportajımızın konuğu, eğitimci, idareci ve yazar Sayın Mehmet Salih Aslan.
Mehmet Salih Aslan ile Röportaj?
Bu röportajımızın konuğu, eğitimci, idareci ve yazar Sayın Mehmet Salih Aslan.
- Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? Kitaplar hayatınıza nasıl girdi, eğitimci, idareci şimdi de “okur” olmaktan “yazar” olmaya giden yol nasıl başladı?
Eğitimimi tamamladıktan sonar; 1989’un şubat ayazında Sivas Merkez Sarıdemir Köyüne sınıf öğretmeni olarak atandım. İki buçuk yıl gibi kısa süreli bir çalışmanın ardından zorunlu hizmeti tamamlamak üzere Midyat’a geldim. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarında sınıf öğretmeni, müdür yardımcısı, okul müdürü ve şube müdürü olarak görev yaptım. Hali hazırda Artuklu Üniversitesi Midyat Sanat ve Tasarım Fakültesinde fakülte sekreteri olarak görev yapmaktayım.
Eğitimci olmamızdan ötürü kitaplarla iç içe bir yaşam sürdürdük. Bunu büyük bir avantaj olarak görüyorum. Öğrencileri okumaya yönlendirirken bizler de okuduk. Okudukça, okumanın zevkine vardık. Yazar olmak aklımız ucundan bile geçmedi tabi. Ama okunan kitap sayısı artınca, kişide bir bakış açısı gelişiyor haliyle. Beğenilen, beğenilmeyen fikir ve düşünceler zihinde birikiyor. Zaman içerisinde edinilen bu fikir ve düşüncelerin dışa vurulması ihtiyacı doğuyor. Bu da; kitap veya basın yayın ile oluyor. Böyle bir gerekçeden dolayı kitap yazma ihtiyacımız oldu.
- Kitabınızın ortaya çıkış öyküsünü anlatabilir misiniz? Fikir nasıl doğdu, kitabın ismine nasıl karar verdiniz, yazma süreci nasıl gelişti?
90’lı yıllarda buraya atandım. Yoksulluk, emek sömürüsü, dram, korku ve endişenin hüküm sürdüğü çok sıkıntılı bir ortamdı. Böyle bir ortamda bazı kültürel etkinliklerinin yapıldığına şahit oldum. Bir kaç programa katılınca; ülkenin farklı bölgelerinden gelen bazı öğretmenlerin yereldeki eğitimcilerle bir araya gelerek bir grup oluşturduklarını, bu grubun bölgenin kalkınması adına; özveriyle faaliyetler yaptıklarını gördüm. Her biri ayrı özellik ve güzellikteki grup üyelerinin; bilgi, birikim ve tecrübeleriyle sürdürdükleri faaliyetler uzun yıllar sürdü. Yapılan faaliyetler o kadar artı ki; komşu il ve ilçelerde de yansıdı. Karşılık beklenmeden topluma katkı sunan ve erdemliler topluluğunu andıran bu eğitimciler ziyadesi ile beni etkilemişti.
Sürdürdüğüm görev boyunca, minik yüreklere dokunan elleri öpülesi isimsiz kahramanlara rastlamadık değil. Anadoluda o kadar çok örnekler var ki; anlatamam. Ama burada yapılanlar bir başkaydı.
Yapılanlar şuydu: Bu gruptakilerin birçoğu farklı dünya görüşüne sahip olmalarına rağmen; ahlaki ilkeler çerçevesinde hareket ederek; dil, din, ırk, mezhep, yerli, yabancı ayrımı gözetmeksizin, muhtaç insanlara yardım etmek; varsa imkânlar doğrultusunda sorunları çözmek; meydana gelen problemin bir parçası olmaktan ziyade, var olan problemin çözüm yollarını arayan bireyler olma noktasında emek sarf etmek.”
Aradan yıllar geçti, ancak burada icra edilenleri unutamadım. Karşılık beklemeden, özveri ile yapılan bu çalışmaların tarihe not düşülmesi, gelecek nesillere örneklik teşkil etmesi açısından kitap haline getirmesi gerektiğini düşündüm.
Kitabın ismine –Kadim Kentte Yarım Kalan Hatıra’ya- gelince; isim bulmak için çok çabaladım. Birçok kişiye sordum. Çok güzel isim önerileri de geldi. Ancak, kitabın ruhuna uygun bir isim bulunmalıydı. İstişareler, görüşmeler sürdürülürken bu bölgenin; “zamanında buralarda görev yapan eğitimciler için bir hatıra olarak kaldığını, ama tamamlanmayan bir hatıra” olduğunu anladım… Her birinin zihninde buraya tekrar gelmek, hizmet etmek, ömrünün son demlerini bu coğrafyada geçirmek istediklerini fark ettikten sonra bu ismi verdim.
Yazma süreci uzun ve yorucu bir iş. Üç yıl sürdü denilebilir. O dönemde burada görev yapan eğitimcilerle bir dizi görüşmeler yapılarak yazmaya başlandı. Dönem dönem bazıları ile bir araya gelindi, kimileri ile sosyal medya aracılığı ile görüşüldü ve kitap nihayete erdi.
Kitap yazımı sırsında Midyat Aziz Önen Lisesi Edebiyat Öğretmeni Sayın Yusuf Kaya’nın görüşüne başvurdum. Edebi açıdan yaptığı katkıdan dolayı ona müteşekkirim. Bu arkadaşımızın yanı sıra; Midyat Kocatepe İlkokulu Sınıf Öğretmeni, aynı zamanda sosyolog ve yazar olan dostum, arkadaşım İbrahim İŞLER Beyefendiye, İzmir Gaziemir İlçesinde görev yapan Türkçe Öğretmeni, Gönül İnsanı Erdal ALDENİZ Beyefendiye, Ankara Pursaklar Cahit Zarifoğlu İmam Hatip Ortaokulunda görev yapan Türkçe Öğretmeni Fatih DEMİR Beyefendiye katkılarından dolayı teşekkürlerimi sunarım.
- Dosyayı bitirdikten sonra yayınevlerine ulaşma, başvuru ve dosyanın kabul edilmesi sürecinden bahsedebilir misiniz? Bu süreçte yaşadığınız zorluklar olduysa bunları nasıl aştınız?
Kitap yazmanın en zor yanı burasıdır. Düşünün, bir kitabı yazmak için epey zaman harcıyorsunuz. Bu, yılları alan bir çalışma olabilir. Yazma işini bitiriyorsunuz oysa gönlünüze göre kitabı basacak bir yayınevi bulamıyorsunuz.
Kitap biter bitmez yayınevi aramaya koyulduk ama nerede... Kitabın uygun fiyata basılması için çok büyük miktarda kitap basımının gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu da ciddi manada bir maddi külfet gerektirir. Sizin için çok değerli olan dosyanızı yayınevlerine gönderiyorsunuz, olumlu ya da olumsuz bir türlü dönüş olmuyor. Onlar da kendi açılarından haklı olabilirler. Onlara çok sayıda kitap ulaşıyordur, her birini okuyup dönüş yapmak zaman alır tabi. Olaya ticari olarak baktıkları için, çok fazla satış yapamayacağı kanaatine vardıkları dosyalara dönüş yapmıyorlar.
Yayınevi bulma noktasında İzmir Bayraklı Anadolu İmam Hatip Lisesinde görev yapan eğitimci yazar Mehmet YILDIZ Beyefendi, Erzurum Yakutiye Fen Lisesi Müdürü Osman COŞKUN Beyefendi, Mardin’de görev yapan Eğitimci Yazar Murat DOĞAN Beyefendi araştırma yaptılar. Nihayet Batmanda görev yapan arkadaşım eğitimci Mehmet ERGİN’in vasıtası ile Çıra Yayınlarından Hasan Hüseyin GÜLER Beyefendi ile irtibata geçerek kitap basımını gerçekleştirmiş olduk. Dargeçit Belediye Başkanı Sayın Cüneyt AKSOY 24 Kasım öğretmeneler günü vesilesi ile bu kitaptan belirli miktarda alarak ilçedeki öğretmenlere hediye etmiştir. Kendisine şükranlarımı sunuyorum.
- Kitabınızdan biraz bahsedebilir misiniz?
Bu kitap, ülkenin farklı bölgelerinden atama yoluyla buraya gelen öğretmenlerin yereldeki eğitimcilerle bir araya gelmesiyle oluşan ve erdemliler topluluğunu andıran bir grubun; buranın kalkınması adına; hizmet etmeyi kendisine şiar edinmiş yerli bir eğitimcinin öncülüğünde; özveriyle yaptıkları faaliyetler ve otuz yıl sonraki sonuçlarını ihtiva etmektedir.
İnsan sevgisinin doruğunda bulunan; fedakârlık ve cömertlikte zirveye ulaşan; karanlık basınca topluma ışık olan; “İnanıyorum, öyleyse varım.” diyen; bir aşk uğruna mücadele eden; ömrünü, gençliğini bu uğurda harcayan; malını mülkünü verip serden geçen; “Bu uğurda ölmek var, dönmek yok” diyerek yola koyulan bir grup eğitimcinin doğal bir süreç içerisinde bir araya gelerek atandıkları bölgenin kalkınması adına yapılabileceklerin en iyisini yaparak gelecek nesillere örneklik teşkil eden belirli bir dönemdeki yaşantılarını konu edinmektedir.
Kitap, korkunun hâkim olduğu bir dönemde; birlik, beraberlik, dostluk, sevgi, kardeşlik, misafirperverlik ile vefanın en güzel örneklerini gözler önüne sermektedir.
Kitap Mardin ve Midyat’ın tarih ve kültürünü en güzel şekilde tanıttığı gibi buraya atanan öğretmenlerin kendi illerini de anlatmaktadır.
Farklı dünya görüşüne sahip bireylerin rahatlıkla okuyabileceği ve okurken kendini bulabileceği bu kitap, birlik beraberlik ve kardeşlik murat edinerek kaleme alınmıştır.
Bu kitabın STK’lar veya Yerel Yönetimler tarafından desteklenerek başta eğitimci ve gençler olmak üzere geniş halk kitleleri tarafından okuması gerektiğine inanıyorum.
- Yeni çalışmalarınız var mı? Varsa, kısaca söz edebilir misiniz?
Şiir üzerine bir çalışmam var. Kitap halilen gelebilecek belirli bir kıvama gelmesi durumunda kitap haline getirerek okuyucunun istifadesine sunmak istiyorum.
- Kitaplarınızda bahsettiğiniz tüm yerlerde bulundunuz mu?
Kitap Anadolu’nun birçok yerinden bahsetmektedir. Kitapta bahsi geçen her yerde bulundum.
- Sizi en çok etkileyen yazarlar hangileri, en çok kimleri okuyorsunuz?
Beni en çok etkileyen yazarlar; Halil Cıbran, Tolstoy, Viktor Hugo, George Orwell, Nikolay Vaslyeviç, Gogol, Ahmet Günbay Yıldız, Mustafa Kutlu… Bunların yanı sıra farklı yazarlar da okurum.
- İlk okuduğunuz kitabı hatırlıyor musunuz?
Hatırladığım kadarı ile ilk okuduğum kitap Tolstoy’un “İnsan Ne İle Yaşar” adlı kitabıdır. Biz köyde okuyorduk. Dayım şehre gitmişti. Bana bir kitap almasını istemiştim. Onu bana getirmişti.
- En son hangi kitabı okudunuz?
Kemal VAROL’un Aşıklar Bayramı adlı kitabı okudum. Bu kitabı kitap dostu edebiyatçı Midyat Aziz Önen Lisesi öğretmeni Yusuf KAYA tavsiye etmişti. Mükemmel bir kitap. Tavsiye derim.
- İleride farklı projeleriniz olur mu?
Okumak, yazmak ve yazmaya teşvik etmek diyebilirim. Geç kalınmış bir karar. Ama yine de zararın neresinden dönülürse kardır. Aldığım bu karar doğrultusunda; şu anda ilçede bir grup öğretmenin sürdürdüğü kitap kritiği etkinliklerine katılım sağlayacağım.
- Genç yazar adayları vardır. Onlara ne söylemek istersiniz?
Onlara tavsiyem bol bol okumalarıdır. Yazmak için okumak lazım. Bunun dışında mutlaka gördüklerini, yaşadıklarını not etsinler. Bir bakacaklar ki ellerinde bir kitap konusunu teşkil eden malzeme birikmiştir.