Midyat: Kadim Bir Yankı
Bu yazı, bir şehri anlatmaktan öte, bir dilin, bir halkın ve bir ruhun zaman içindeki yankısını okumaya yöneliktir. Çünkü bazı yerler, bazı şehirler yalnızca yaşanmaz; hatırlanır, hissedilir ve geleceğe taşınır. Zira bu yerler, yalnızca taşlardan değil, hatıralardan inşa edilir. Her duvarda bir dua, her sokakta bir hatıra yankılanır.
Midyat işte böyle bir yerdir, böyle bir şehirdir. Kökleri antik Bethnahrin’in / Mezopotamya’nın sessiz tabletlerinde saklıdır, sesi ise Süryanicenin ruhani derinliklerinde gizlidir.
Tarih bazen bir kelimenin kalbinde saklanır; Midyat da öyle bir kelimedir: hem bir şehir, hem bir yankı, hem de bir hafızadır. Bu şehirde yürürken, taşlar fısıldar; rüzgâr geçmişten bugüne taşınan sessiz bir ezgi gibi eser. Her köşe, her taş, sadece bir mekân değil, bir hatıradır; adeta geçmişin yankısı, geleceğin umudu olur.
Arkeolojik kazılarda ortaya çıkan kaya mezarları, taş yazıtlar ve antik yerleşim kalıntıları, Midyat’ın kadim çağlardan itibaren sürekli bir kültürel hayat barındırdığını kanıtlamaktadır. Bu buluntular, şehrin yalnızca stratejik bir nokta değil, aynı zamanda kültürel bir kavşak olduğunu da doğrulamakatadır.
Bu nedenle, Midyat, zamanın ve dilin bu sessiz dansını içinde taşır. Çünkü “Matiate” yalnızca bir yer adı değildir; Süryani belleğinin, Mezopotamya’nın taş hafızasında yankılanan tarihsel bir kayıttır.
Midyat’ı yazmak, yalnızca tarihsel köklere inmeyi değil, aynı zamanda ruhun köklerini de dinlemeyi gerektirir. Bu yazı, toponimlerin ardındaki etimolojik gerçekleri, insanın içsel aidiyet duygusuyla buluşturma çabasının bir ürünüdür.
Akadça mātu(m) “ülke, memleket” adı ile bunun çoğulu mātātu “ülkeler”/“memleketler”, özellikle Eski Babil lehçesinde belirginleştiği üzere, dişil adlara özgü standart çekim paradigmalarına bütünüyle mutabıktır. ‘Mātu(m)’ dişil bir isimdir; çoğul yapılışı ‘mātātu’, Akadça’da dişil çoğulların oluşumuna özgü karakteristik morfolojik süreci takip eder.
Klasik Süryanice’ye kadar uzanan bu kelime sözlüklerde ‘motho’ / ‘mothe’/ ‘mothwotho’ ‘ܡܳܬ̣ܳܐ’ / ‘ܡ̈ܳܬ̣ܶܐ’ / ‘ܡܳܬ̣ܘ̈ܳܬ݂ܳܐ’ yer/ler, kişinin doğduğu memleket anlamında hala kullanılmaktadır. Akadçada dişil adlar, ekseriyetle -t yahut -at işaret-morfeminin mevcudiyetiyle teşhis edilir. Akadça Mātātu dişil tekil isim -ātum son ekiyle mātātum şekliyle dişil çoğul bir isim yapılır.
Bu kullanım bugün Klasik Süryanice sözlüklerde çok az bir fonetik değişimle ‘Mothwotho / Mathwatha / Maṯwaṯa’ ‘ܡܳܬ̣ܘ̈ܳܬ݂ܳܐ’ çoğul dişil kullanımıyla neredeyse Akadça’daki morfolojisini korumaktadır. Akadça 'mātu' kelimesi Sümerce'de kur tekil halde 'ma-a-tu', çoğul olarak ise kur-kur şeklinde olup Akadça 'ma-ta-a-tum' kelimesinin karşılığıdır. Akadça mātu adı, “halk” ya da “ordu” anlamında topluluk adı olarak işlev görebilir. Bu tür bir kolektif özne olarak kullanıldığında mātu ‘halk’, ‘ulus’ anlamında Akadça’da anlamlı bir şekilde kullanılmıştır.
Kaynaklarda şehir belirleyicisiyle ‘URU.mat-ti-ia-te’, ‘URU.ma-ti-a-ti, URU.ma-ti-ta’ kullanımlarıyla görülür. Daha güncelleştirilmiş haliyle ‘Matiate / Matiatu / Matiati’ olarak verilir. Bu toponim, Tur ʿAbdīn (Kaššiyāri) platosundaki bugünkü Midyat’la yerleşik biçimde eşleştirilir.
II. Aššur-nāṣir-apli (Aššurnasirpal II) yıllıklarında “Matiātu” adı birden çok kez geçer. RIMA 2 A.0.101.1, süt. ii 89–91’de, kralın Tur ʿAbdīn’deki sefer bağlamında “Matiātu halkını yerlerinde iskân ettirme”yi anlattığı pasaj açıkça işaretlenmiştir. Aynı kralın sefer özetleri ve “Kurkh Monoliti” geleneğinde de Kaššiyāri üzerinden kuzeye geçişte Matiātu zikredilir; literatür ayrıca MÖ 879’da Matiātu’da dikildiği bildirilen ancak henüz bulunmamış bir dikili kitabeden de söz eder.
Toponim ‘Matiate’yi ‘mātum’ ‘ülke’ adının yalın çoğuluyla (mātātī) eşlemek cazip görünse de kraliyet yazıtlarında ad, şehir belirleyicisi URU ile sabit bir özel ad olarak geçer ve morfolojik olarak çekimlenmiş bir ortak ad gibi işlem görmez; bu yüzden “mağaralar kenti” vb. popüler etimolojiler ve ‘mātu-türevli açıklamalar metin kanıtıyla desteklenemez. Coğrafi-tarihî eşleştirme olarak Matiatu=Midyat ise Asurologların standart başvuru eserlerinde kabul görmüştür.
Bilimsel literature göre, Midyat’ın Yeni Asur yazıtlarındaki adı “Matiatu/Matiate/Matiati”dir. Bu isim, Süryanice’nin güçlü damarlarından biri olan Akadça’nın derinliklerinden gelir. Günümüz Süryanicesine göre bu tanımlama bileşik bir isim olarak algılanarak halk arasında şu şekilde dolaşımdadır: “Matha d-Yati” (ܡܬܐ ܕܝܬܝ) — “benim memleketim, benim yurdum” ya da “benim vatanım” anlamına gelecek şekilde dönüşüm yaşamıştır.
Bu ifade, yalnızca bir yer adını değil, insanın toprakla, kökle ve kimlikle kurduğu derin ilişkiyi de içinde barındırır. ‘‘Matha d-Yati”şeklindeki folk etimolojik kullanım/çıkarım, doğduğu yerle kurulan duygusal bağın, aidiyet duygusunun ve geçmişe duyulan saygının dildeki samimi bir yansımasıdır.
Tarihsel olarak ‘Matiate’, Asur İmparatorluğu’nun kuzeybatı sınır bölgelerinde stratejik ve kültürel bir merkezdi. Kral II. Aššurnasirpal dönemine ait kitabelerde ‘Matiate bölgesine sefer…’ ifadeleri geçer; bu, bölgenin yalnızca jeopolitik değil, ekonomik ve dinsel açıdan da önem taşıdığını gösterir.
Midyat, kadim Mezopotamya ruhunun Süryani bilincinde yeniden vücut bulduğu bir mekân olarak kabul edilir. Burada konuşulan dil, Akadça’nın zengin mirasıyla Aramice’nin ruhani özünü birleştirir. Bu dilsel kaynaşma, yüzyıllar boyunca kültürel bir damar gibi akmış; dua, ilahi, taş ve yazıtta yankılanarak günümüze ulaşmıştır.
Süryanicede köküne bağlılıktan neşet ederek halk arasında deyimleşen şu ifade, -etimolojik kaygıların ötesinde- bu aidiyet bilincinin duru-ruhunu yansıtır.
“ܡܬܐ ܕܝܬܝ ܗ̇ܝ ܕܢܦܫܝ ܒܗ̇ ܐܬܪܒܝܬ. ‘Matha d-yothi hoy d-nafşi boh ethrabyath.’…. Benim memleketimdir; orada ruhum yetişti.’
Bu cümle, toprak ile ruh arasındaki bağın yalnızca bir coğrafi kökene değil, bir manevi kimliğe işaret ettiğini ortaya koyar. Süryani şairlerin ve yazarların eserlerinde Midyat, sıkça ruhun köklerine dokunan bir aidiyet ve hafıza mekânı olarak betimlenir; taşın, suyun ve toprağın, insanın iç dünyasıyla örtüşen bir metafor olduğu vurgulanır.
Dolayısıyla ‘‘Matiate” adı, zamanın ötesine taşan bir bellek-taşıyıcı rol üstlenen kilit bir kavramdır. Her harfi, Mezopotamya’nın derin kültür katmanlarından birini taşır; her hecesi, Süryani varoluşunun sessiz bir duası ve hatırası gibi yankılanır. Midyat, bu yönüyle yalnızca bir şehir değil, bir belleğin, bir dilin, bir halkın yankısı ve bir ruhun cağrısıdır.
Bu yüzden “Matiate” yalnızca bir isim değil, bir hatırlayış biçimidir. Kadim bir dilin, köklü bir inancın ve bir halkın kalbinde yankılanan, durmaksızın fısıldayan, özlem dolu cefakâr bir sestir: “O benim memleketimdir; orada ruhum yetişti.”
Yusuf Beğtaş [1]
[1] Not: Bu yazının dilsel ve tarihsel boyutlarına yaptığı değerli katkılar için Mardin Artuklu Üniversitesi Süryanice Dili ve Edebiyat Bölümü Başkanı Sayın Prof. Dr. Mehmet Sait Toprak hocamıza gönülden teşekkür ederim.