Kintsugi, diğer adıyla kintsukuroi, tarihi 15. Yüzyıla dayanan bir tamir sanatı. Japonca Kintsugi kelimesi dilimize altın birleştirme/tamir ya da altınla yama olarak çevriliyor.
Japon Felsefesi Kintsugi, kırılmış eşyaları altınla onarırken, bize kusurlardaki güzelliği görmeyi hatırlatıyor.
Hayatımızın her aşamasında kusursuzluğu aradığımız bir dönemden geçiyoruz. Kırışıksız yüzler, çiziksiz arabalar, lekesiz camlar ve daha nicesi. Hayatımızda her şey kusursuz olmalı! Tam da bu kusursuzluk arayışı içerisindeyken pırıl pırıl parlayan, altın renginde bir hikaye, bir gelenek aklımıza geliyor: Kintsugi.
Rivayete göre Japonya’da bir komutan çok sevdiği bir vazosu kırılınca Çin’e gönderiyor, geldiğinde metal zımbalar ile birleştirildiğini görünce küplere biniyor. Japon zanaatkarlara, daha güzel bir yol bularak vazosunun onarılmasını istiyor. İşte 15. Yüzyılda bu şekilde ortaya çıkan bu tamir sanatı. Kin altın, Tsugi ise birleştirmek, yama yapmak demek. Kırıkların arasındaki altın, kırılmış olsa da, bozulmuş olsa da bir şeyin hala değerli bel ki de olduğundan daha değerli olduğunu söylüyor. Kintsugi’nin amacı kırık vazonun yeni görünmesi değil, kusurları ile güzelleşmesi, sizin bakış açınızın değişmesi. Yani aslında yeniden doğuş anlamı taşıması. Japonların bu sanatı, bizlerin kişisel gelişim yolculuğunu anlatmakta. Kırılsak da, dağılsak da, hata da yapsak kendimizle barışık olmalı ve daha güçlü ayağa kalmalıyız.
Bizi bir bütün kılan şey aslında kusurlarımız, kırıklarımız ve çatlaklarımızdır. Hayat herkesi tökezletebiliyor incitebiliyor. Hemingway’in de dediği gibi, bazıları bu kırıklardan daha güçlü, daha parlak çıkıyor. Aynı Kintsugi gibi..
Hata yapmak zaman zaman insanlar tarafından bir eksiklik olarak görülse de araştırmalar hata yapmanın öğrenmeyi olumlu etkilediğini gösteriyor. Hayatımız denemeler, yanılmalar, başarısızlıklar ve başarılar ile dolu. Bazen pes eder bazen de dört elle sarılıp hedeflerimize ulaşmak için çabalamaya devam ederiz. Aslında yapılan her bir hata bizim için ders niteliğindedir. Hatalar bize yeni şeyler öğretir ve yaratıcı olmamızı teşvik eder. Hatalar bize değişime ve gelişime açık olmamız gerektiğini hatırlatır ve daha mutlu ve başarılı bir hayat yaşamamız için fırsatlar sunar. Bu nedenle psikolojide hata kavramını olumsuz bir şekilde değil de olumlu bir şekilde ele almak gerekiyor. Örneğin; ‘’Hata Kültürü’’ ne sahip şirketlerde, ortaya bir hata çıktığı zaman, ‘’Suçlu Kim? ‘’ sorusu yerine, ‘’Suçlu ne?’’ diye sorulur.
David Levy, Apple’da Çalışırken, patronu ona sıra dışı bir eleştiri getirdi. Yeterince hata yapmadığını söyleyerek hata yapma oranını yüzde 80 düzeyine çıkarmasını istedi. Bu sözü iş hayatının en önemli kuralı haline getiren Levy, bugün kendi şirketinin sahibi ve çok başarılı bir girişimci. ‘’Hata yapmadığım zaman işimi yapmamış gibi hissediyorum’’ diyor. Başarı, bir yolculuktur, bir varış noktası değil, hedeflerimizi belirlemek ve bunun için çabalamak zorundayız çapalarken başarısızlıklarımızda olacaktır ancak önemli olan pes etmemek ve hedefimize odaklanmak, başarının sırlarından biri de geçici başarısızlıkların sizi yenmesine izin vermemektir.
Özetlersek, hatanızı gizlemeyin, en büyük hata hatayı saklamaktır. Sorumluluğu yiğitçe üstlenin (ama başkasının hatasını üstlenmeyin). Hatanızdan ders aldığınızı açıkça ortaya koyun, size güvenilebileceğini gösterin. Gerekirse özür dilemekten gocunmayın ama başkalarını suçlayan bir savunma yapmayın sizi korkutan her deyim size güç, cesaret ve güven kazandırır. Kendinize ‘’Ben bu dehşeti yaşadım. Bundan sonra gelecek şeylere hazırım’’ demelisiniz.