Köy Enstitülerinin Sonsuz Derinliğinden Sonsuzluğa
Mahmut MAKAL
2000’li yılların başlarında tanıdım onu. O zaman dinçti, sağlıklıydı. O zamandan bu zamana, yaklaşık 15 yıllık bir süreçte, gözlemleyebildiğim kadarıyla, yaşam onun için bitişe doğru giderken, o hep pozitif, hep azimli, hep idealist bir yapıda gözüktü, hayatı hiç yüksünmeden yaşadı. Ne altında arabası ne de lüks bir yaşantısı vardı. Onun zenginlikleri, fikirsel derinlikleriydi.
Mahmut Makal köy enstitüleriyle özdeşleşmiş bir isimdi. Türk Edebiyat tarihinde yer edinmiş, roman-hikâye türü 20’den fazla eseri bulunan bir yazardı. “Bizim Köy” adlı romanında kendi hayat hikâyesini romanlaştırarak anlatmıştır. Köy Enstitüsü mezunu çok genç bir öğretmen olarak atandığı köy okulunda yaşadıklarını konu edinmiştir kitapta. Roman kahramanı Ahmet öğretmenin, çağdaş ve ilerici görüşleri, düşünceleri nedeniyle, milli eğitimin içindeki gerici kesimlere karşı verdiği mücadele anlatılır romanda. Önemli ve bilinen bir romandır “Bizim Köy”.
Büyük yazarlarımızdan Fakir Baykurt da arkadaşıdır Mahmut Makal’ın ve aynı kuşaktırlar. Onlar üretmeyi ilke edinmiş olan köy enstitülerinin yetiştirdiği kuşakların son temsilcileriydi. Fikirleri, siyasi görüşleri nedeniyle değer verilmeyen, hurda yığınları arasında bırakılmış önemli değerlerimizdi.
Ankara’da kendilerine mekân seçtikleri kafe-dernek gibi yerlerde, değişik yaşlardaki edebiyatçı arkadaşlarıyla birlikte edebiyatçılar toplantıları yaparlardı. Bazen o toplantılarına katılırdım. Gündemi değerlendirirler, çıkardıkları kitaplarını birbirlerine tanıtırlar, uzunca sohbetler edip sonra evlerine giderlerdi. Onlardan bir şeyler kapabilmek, onları dinlemek, tanımak çok hoşuma gitse de bunu yapmaya fazla zamanım olmuyordu.
Bazen telefon eder hal hatır sorardım Mahmut hocama. Bazen de kendisi arardı. Eşi Naciye hanımla da sohbet ederdik. O da hayat arkadaşı olan bu büyük yazardan esinlenerek kitap yazmaya başlamıştı. Bir keresinde Ankara Keçiören’deki evlerinde ziyaret etmiştik bir arkadaşla birlikte. Sohbet esnasında yaşını sormuştum, “Gelmişiz yaşıyoruz işte, boş ver yaşı, başı” demişti. “Anneye Veda” kitabımı da götürmüştüm. O kitabı okumak istemediğini anladım sonra. Oysa yazılarımı, kitaplarımı büyük zevkle okuduğunu söylerdi hep. Hayata o kadar bağlıydı ki, bunu tarif etmek zordu.
Sonradan öğrendiğime göre; Edirne - Keşan ilçesinde çıkmakta olan Önder Gazetesinin abonesiydi ve gazete kendisine postayla geliyordu. Önder’in sahibi Feyzullah Aktan hoca da köy enstitülü ve Mahmut Makal’ın arkadaşı imiş. Önder gazetesinde her ne kadar sık yazamasam da köşe yazarları arasındayım. “Önder gazetesinden okuyorum seni” derdi Mahmut hoca. “Aferin, çok güzel yazıyorsun, böyle devam et” diyerek her daim beni cesaretlendirmiş, hep desteklemiştir. Büyük bir yazardan onay almak bana güç veriyordu.
İlk tanıştığımız sıralarda bana bazı kitaplarını imzalayarak vermişti. Bazılarını okudum. 1950’li, 60’lı yıllarda cehaletle savaşa çok önem verdiğini eserlerinde yansıtıyor, aydın, çağdaş bir nesli önemsiyordu. Onun gibi köy enstitülü nesiller, üreten gençler, idealist eğitimciler hep var olsaydı, ülke olarak bugün çok daha iyi yerlerde olurduk.
En son 12 Aralık 2017 günü, bir dernek mekânında, edebiyatçı arkadaşlarıyla sohbet toplantısı esnasında ziyaret etmiştim onu. Sağlık durumu da çok iyi gözükmüyordu ama bilinci gayet iyiydi. Eşi Naciye hanımın desteğiyle gelip gidiyordu bu toplantılara. Bu kuşak memleket meselelerine öylesine meraklılar ki, gündemde ne varsa o konuda bilgileri var, söyledikleri sözleri, paylaştıkları düşünceleri vardı. O gün o toplantıda, bizim çalışmakta olduğumuz Yörükler konusunu da bir anda gündem edinmişler, bu konuda meraklı sorular sormuşlardı.
Bugün, yani 10 Ağustos 2018 günü, Mahmut MAKAL’ı kaybettik paylaşımlarını gördüm sosyal medyada. Haberin doğruluğunu görebilmek için sosyal olmayan medyada aradım ama hiçbir haber göremedim. Vefasızlık konusunda ne söylenebilir ki, zaten hep böyleyiz.
Mekânın cennet olsun köy enstitüsü akımının öncüsü, idealist öğretmenim. Çok çok üzgünüm.