İnsan ve Ahlak

Ahlaki değerlere bağlılık, yaşamın temel amacıdır. İnsan kalabilmenin, onurla ayakta durabilmenin şartı budur. Bu hakikat, mekân ve zaman fark etmeksizin geçerlidir.

Abone Ol

İnsan ve Ahlak

Zaman ilerledikçe teknoloji gelişiyor, şehirler büyüyor, imkânlar artıyor. Ancak bu hızlı gelişimin ortasında kaybettiğimiz bir şey var: Ahlaki derinlik. Oysa insanın özünü, toplumun temelini ve yaşamın dengesini ayakta tutan en güçlü sütun ahlaktır. Ahlak sadece bireyin değil, tüm toplumun hayatını belirler. Göz ardı edildiğinde ise ortaya çıkan sonuçlar yalnızca bireysel çöküş değil, toplumsal sarsıntıdır.

Ahlaki açıdan temeli sağlam olmayan insan ve toplum, kaçınılmaz olarak sarsıntılar ve sorunlar yaşar. Çünkü toplumu inşa eden insanın, ailenin ahlâklı olması; bir ülkenin yalnızca kanunlara uymasından çok daha kıymetlidir. Ahlâklı insan, doğal haliyle işini dürüstçe yapar, hakka ve hukuka riayet eder. Tutarlıdır, vicdanlıdır, adildir. İhtiraslarını dizginler, bencil davranmaz. Hayırsever olur; çünkü bilir ki iyilik, kişisel kazancın çok ötesindedir.

Ahlaki kurallar, insanı kendi hakikatine yönlendiren, yüksek benliğini ortaya çıkaran bir aynadır. Ama gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenirse, diğer düğmeler de yanlış gider misali; ahlaki çöküş de insanın tüm ilişkilerine olumsuz yansır. Ahlaktan yoksun her düşünce, her söz, her eylem, her karar ve her yetki, hakkaniyeti zedeler. Sonuç, kişisel tatmin değil toplumsal hüsran olur.

Bu yüzden ahlaksız ilim, cehaletin başka bir yüzüdür. Ahlaksız zenginlik, en acımasız fakirliktir. Ahlaksız başarı, derin bir başarısızlıktır. Çünkü insanlık kaybedilmiştir.

Ahlaktan yoksun insan ya derin bir uykudadır ya da nefsani tutkuların baskısı altında nefes alamamaktadır. Bu derin uykudan uyanmanın yolu ise karakter eğitiminden geçer. Ahlaki bilinç, insanın içsel pusulasını yeniden işler hale getirir. Nefsani tutumlar, başka türlü kontrol altına alınamaz. Nefsine esir düşenin topluma faydası olmaz.

Kurallara riayet etme konusu, toplumdan topluma, kişiden kişiye değişkenlik gösterebilir. Ancak insanlığın evrensel hakikati değişmez: Ahlaki değerlere bağlılık, yaşamın temel amacıdır. İnsan kalabilmenin, onurla ayakta durabilmenin şartı budur. Bu hakikat, mekân ve zaman fark etmeksizin geçerlidir.

Ahlaki değerlere bağlı kalmak, sadece dış dünyaya uyum sağlamak değil, içsel bir disiplinle ruhun hâkimiyetine geçmektir. Hayatın direksiyonunu dar görüşlü, kontrolsüz egodan alıp; geniş bakış açısına, adalete, ruhi olgunluğa teslim etmektir. Aksi hâlde benlik merkezli hayat, aklın sağlıklı işlemesini engeller. Bencillik merkeze yerleştikçe, toplumsal bağlar zayıflar; insanlar uzaklaşır, ötekileşme derinleşir.

Ve unutulmamalı ki: Ahlak kayarsa insan kayar. İnsan kayarsa toplum çöker. Toplum çökerse, ne yasa işler ne sistem tutar.

Bu yüzden kurtuluşun anahtarı basittir ama derindir:  Önce insan… Ama her şeyden önce, ahlaklı insan.

Yusuf Beğtaş

www.karyohliso.com