Gurbetçi Süryaniler

Abone Ol

Gurbetçi Süryaniler

Bölgenin otokton bir kültürü olan Süryani kültürü canlı bir aktör gibi dolaylı-dolaysız yollarla, var olan tarihi köy-kilise ve manastırlarıyla, ilim ve irfan merkezleriyle bölgenin sosyo-ekonomik kalkınmasına, ulusal ve küresel ölçekte bölgenin tanınmasına önemli katkılar sunmaya devam etmektedir.

Günümüzün koşullarında küresel işleyiş içinde güçlü bir konum elde etmenin yolu yerelden ve farklılıklardan başladığına göre, bu katkıların bölge için ne anlam ifade ettiği izaha bile muhtaç değildir. Dünya çapında dikkat çeken bu değerin önemsenerek somut çabalarla desteklenmesi, bölgenin sosyo-ekonomik, sosyo-politik ve sosyo-kültürel devinimine farklı katkılar sunacağı aşikârdır.

Bu bakış açısıyla baktığımızda gurbet elde yaşayan Süryanilerin anavatanı ziyaret etmesi çok boyutlu fayda demektir. Ruh köklerinin canlı kalması açısından çok manidardır. Kalplere ışık, umutlara tebessüm veren bu ziyaretler, bizi uyutan, bizi bizden, anlam haritalarımızdan, kavramlarımızdan ve hakikat dünyamızdan uzaklaştıran etkenleri azaltırken, bizi ruh köklerimize yakınlaştırmaktadır.

Öncelikle belirtmeliyim ki, anavatana yapılan ziyaretler birer kültürel aktivite niteliğindedir. İnsanın insanlığını besleyen ve ruhunu zinde tutan aktiviteler arasındadır. Dostluğu ve yakınlığı pekiştirmenin, etkileşimin, gelişimin, dönüşümün ve ekonomik kalkınmanın önemli etkenlerindedir.

Sayın Petrus Budak (Derani) Almanya-Göppingen’de yaşayan Süryaniler içinde değerli bir kanaat önderidir. Geçmiş yıllarda kilise idaresinde heyet başkanlığı da yapmıştır.

Midyat’ta kendisiyle buluşmaktan büyük sevinç duydum. Yarenlik ettik. Hasbihal eyledik. Anıların gölgesinde çok hoş vakit geçirdik. Karşılıklı bilgilendik. Rahmetli babam Abuna Tuma ile yaşadığı anıları ve bilgeliği paylaştıkça, yüzünün güldüğünü ve mutlu olduğunu gördüm. Böylesi anlamlı, samimiyet kokan bir dostluğu yakından hissetmiş olmak, beni hem sevindirdi, hem düşüncelere sevk etti.

Evet, doğrudur. Hayat dostluklarla kaimdir. Uzun aradan sonra, rahmetli babamın bu değerli dostuyla sohbet etme ayrıcalığını yakalamış olmaktan büyük onur duydum. Kendisine ve ailesine sağlık ve başarı dileklerimle birlikte saygılarımı sunuyorum.

Bu vesileyle, Hz. Mevlana’nın şu bilgeliğini hatırlatmak istiyorum:

Körlük gözde kalsın, sağırlık kulakta, dermansızlık dizde kalsın, sükûnet dudakta. Ama yürek sağırlaşmasın, körleşmesin, dermansız kalmasın ki; seni görsün, seni duysun, sana koşsun çatlarcasına. Yürekte yaşanmazsa, göz görüneni neylesin? Gönül hissetmezse. Kulak duymuş neylesin? Kalp sevmedikçe. El dokunmuş neylesin?

Yusuf Beğtaş