Gazze bir kez daha ateş altında. Bir halk, sistematik olarak yok ediliyor. Savaş kurallarının, insan haklarının, uluslararası hukukun açıkça ihlal edildiği bir dönemi yaşıyoruz. Okullar, hastaneler, camiler bombalanıyor. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar hedef alınıyor. İsrail’in aylardır sürdürdüğü bu saldırılar, artık savaşın değil, doğrudan soykırımın tanımıdır.
Ancak bu büyük vahşetin gölgesinde daha büyük bir hayal kırıklığı var: İslam dünyasının utanç veren suskunluğu. Müslüman liderler, kameralar karşısında birkaç cümlelik kınama metinleri okumanın dışında hiçbir somut adım atmıyor. Zirveler toplanıyor, bildiri yayımlanıyor, ama Gazze’de çocuklar ölmeye devam ediyor.
Müslüman halklar ise sokakta. Ellerinde Filistin bayraklarıyla protestolarda, meydanlarda, sosyal medyada ses yükseltiyorlar. Bazı ülkelerde İsrail menşeli ürünlere karşı boykot kampanyaları başlatıldı. Bu halk dayanışması kıymetlidir, ancak yeterli değildir. Filistin’in gerçek anlamda korunması için devletler düzeyinde güçlü, samimi ve sürekli bir irade gereklidir.
Ne yazık ki bazı Müslüman ülkeler, İsrail ile siyasi ve ekonomik ilişkilerini geliştirme yoluna gitmekte bir beis görmüyor. Gazze’de bir çocuğun kanı toprağa akarken, masalarda ticaret anlaşmaları imzalanıyor. Bu tablo, sadece Filistin’e değil, İslam kardeşliğine de ihanettir.
Diğer yandan ABD ve Avrupa’da, üniversitelerden sivil toplum kuruluşlarına kadar birçok vicdan sahibi kişi ve kurum, İsrail’e karşı sesini yükseltiyor. Ancak siyasi iktidarlar, stratejik çıkarları gereği bu protestolara kulaklarını tıkıyor.
Bu süreçte ortaya çıkan gerçek şu: Gazze yalnız. Ama aynı zamanda Gazze, bir turnusol kâğıdı gibi kim kimdir, kim nerede duruyor, bunu gösteriyor. Sessiz kalanlar, zalimin safındadır. Zira zulüm karşısında susmak, ona ortak olmaktır.
Gazze düşerse, sadece bir şehir düşmez. Vicdan düşer. Onur düşer. Kardeşlik düşer.
Şimdi soru şudur:
Tarihin hangi sayfasında yer almak istiyoruz?
Zulmü izleyenler arasında mı?
Yoksa direnenlerin, ses verenlerin, hakkın yanında duranların safında mı?
Tercih, artık herkesin vicdanıyla baş başa kaldığı o karanlık aynadadır.